• • ► Raporlamaya dolum aşamasında, sıkışma hissi oluşuncaya kadar verilen kontrast (hazır dışkı) miktarıyla başlanır. Bu sayede sıkışma
hissi (Rektal duyum) hakkında bilgi edinilir.
Gerek abdest tutma işlevinin korunması gerekse rahat bir dışkılama işlevi için ilk şart, rektal duyumun bozulmamış olmasıdır. Rektal duyum azalması rektal hiposensitivite olarak
tanımlanır. Dışkılama ihtiyacı gecikir veya hissedilmez, sıklıkla görev icabı tuvalete gidilir. Bu kişilerde tuvalete gitme sıklığında azalma, karın şişkinliği ve gaz ile katı-sert dışkı nedeniyle tuvalette zorlanma
gibi sorunlara rastlanır. Dolayısıyla kabızlık veya dışkılama güçlüğü yaşayan hastaların %60'ında, abdest tutamama sorunu yaşayan hastaların ise %10-18'inde rektal duyum azalması saptanır.
• • ► Dinlenim anında elde edilen görüntülerde;
1. Rahat bırakma sürecinde istemsiz (spontan) kaçak olduysa belirtilir. Abdest tutma ve erteleme yeterliliğindeki azakmayı gösterir. Yüksek çözünürlüklü Anal Manometri desteği önerilir.
2. Rektum ve sigmoid kolon morfolojisine bakılır. Redundant sigmoid kolon ile dilate rektum (MegaRektum) varlığı araştırılır. Normalde sigmoid kolon, pelvik girim ile S3 vertebra arasında yer alan kolon
bölümüdür. Baryumlu kolon grafilerinde sigmoid döngünün iliak krestleri birleştiren çizginin üzerinde yer aldığı, sigmoid kolonun gerçek pelvisin kranialinde izlendiği durumlar ise
redundant sigmoid
kolon olarak tanımlanır. Normalde rektum genişliği(çapı) 4-6cm arasındadır. Sıkışma hissi oluşturan rektum çapı ≥6,5cm ise
dilate rektum (Megarektum) olarak tanımlanır.
Rektal duyum, sıklıkla Anal Manometri testiyle belirlenir. Ancak defekografi işlemi sırasında ölçülen rektum çapındaki artış da dolaylı olarak yardımcı olur.
3. Pelvik taban morfolojisine bakılır. Bu çereçevede anorektal açı(ARA) ölçülür ve anorektal bileşke (ARB)'nin iskial tuberkül seviyesine göre durumu ve mesafesi belirlenir. Normalde,
ARB'nin, iskial tuberkül seviyesinin 2cm kadar üstünde olması beklenir. Bu sayede pelvik tabanın hem ne kadar kasılı (hastanın kendini ne kadar rahat bırakıp bırakmadığı) hem de ne kadar gevşek
olup olmadığı belirlenir. Anorektal bileşke, iskial tuberkül seviyesinin altında (>1cm) ise pelvik taban düşüklüğü ileri aşamadadır ve
fiks tip perineal descent olarak adlandırılır.
• • ► İstemli sıkma anında elde edilen görüntülerde;
Pelvik taban morfolojisine bakılır ve dinlenim anı ile karşılaştırılır. Bu süreçte pelvik tabanda yeterli kasılma (ARA'nın en az %20 düzeyinde daralması, ARB'nin ise en az 2cm kadar yükselmesi ve puborektal impresyonun
belirginleşmesi) beklenir. Bu sayede hastanın abdest tutma, özellikle de erteleme yeteneği değerlendirilir.
• • ► Ikınma (Dışkılama) anında elde edilen görüntülerde;
1. "Evet, şimdi derin bir nefes alın ve boşaltın" denir ve kontrastın (hazır dışkının), kendiliğinden mi? yoksa destekli (gereksiz ıkınmalarla) mi? çıktığı belirlenir. Bu sayede hastanın, farkında
olduğu veya olmadığı gereksiz ıkınma alışkanlığı hakkında bilgi edinilir.
2. Kontrastın çıkış süregenliği izlenir ve makatın, ikide bir sıkılıp sıkılmadığına bakılır. Bu sayede bir yanlışı daha düzeltmek için farkındalık sağlanır.
3. Rektum morfolojisine bakılır. Rektum ön ve arka duvarlarında, kontur düzensizliğine veya değişikliğe yol açan Rektosel ile Rektal Internal Mukozal Prolapsus, Rektal Internal
Prolapsus (Intussusepsiyon) ve Rektal Eksternal Propasus varlığı araştırılır. Rektosel derinliği >2cm ise patolojik kabul edilir. Rektosel derinliği 2-4cm arasında Grade 2, dört cm'den büyük ise Grade
3 Rektosel olarak raporlanır.
4. Sigmoid kolon morfolojisine bakılır. Sigmoid kolon ansının dışkılama anındaki hareketi gözlenir. Pubokosigeal hattın altına iniyorsa Grade 1 Sigmoidosel, iskial tuberküle yaklaşıyorsa
Grade 2 Sigmoidosel, iskial tüberkülün de altına iniyorsa Grade 3 Sigmoidosel olarak yorumlanır. Grade 2 ve 3 patolojik olarak kabul edilir. Rektuma dıştan baskı yapıp yapmadığı belirtilir. Benzer bir şekilde
Enterosel (İnce bağırsak Sarkması) varlığı da araştırılabilir. Ama bunun için lavmandan veya çekimden 1 saat kadar öncesinden ayran (seyreltik Baryum Sülfat süspansiyonu) içirilmelidir.
5. Pelvik taban morfolojisine bakılır ve dinlenim anı ile karşılaştırılır. Bu süreçte pelvik tabanda yeterli gevşeme (anal kanal boyunun kısalması ve anal kanalın genişlemesi (en az 15mm), anorektal açı
(ARA)'nın en az %20 düzeyinde genişlemesi, ARB'nin ise 35mm kadar alçalması ve puborektal impresyonun kaybolması) beklenir. Anorektal bileşke(ARB); dinlenim anında iskial tuberkül seviyesinin üstünde
ama dışkılama sürecinde 35mm'den daha fazla alçalırsa pelvik taban gereğinden fazla gevşiyor demektir ve pelvik taban düşüklüğü (Dinamik tip Perineal descent) olarak yorumlanır. Diğer taraftan
pelvik tabanın yeterince gevşeyemediği veya tam tersine kasıldığı durumlar da yaşanır. Dışkılama güçlüğü, zor dışkılama, tıkanıklık hissi gibi sıkıntılara yol açan bu durum pelvik taban uyumsuzluğu
(Dissinerjik Defekasyon, Anismus) olarak yorunlanır. Sıklıkla dışkılama güçlüğü temelinde belirginleşen makatta ağrı, kanama, şişlik gibi sorunlara yol açar. Ayrıca yellenme veya tuvalet sonrası
ilk birkaç saatte iç çamaşırda akıntı ve kirlenme de olabilir. Anismus'u olan hastaların yarısından fazlasına megarektum (Rektal hiposensitivite) eşlik eder.
Anismus, defekografik olarak 3 farklı şekilde belirlenir.
♦ Anal Tip Dissinerji: Dışkılama sürecinde pelvik taban gevşer ve anorektal açı %20'den fazla genişler ama anal kanal açılımı 15mm'ye ulaşmaz.
♦ Puborektal Tip Dissinerji: Dışkılama sürecinde pelvik taban gevşeyemez ve anorektal açı %20'den az genişler ama anal kanal açılımı 15mm'yi geçer.
♦ Kombine Tip Dissinerji: Dışkılama sürecinde pelvik taban gevşeyemez ve hem anorektal açı %20'den az genişler hem de anal kanal açılımı 15mm'ye ulaşmaz.
5. Dışkılama sürecinde, rektumdaki kontrast maddenin %80'inden fazlasının ortalama 60sn'lik bir sürede boşalması beklenir. Yeterli miktarda kontrast boşaltımı olmadığı takdirde
rezidü kontrast
kalımı olarak raporlanır.
•► MR Defekografi; Baryum Defekografiden farklı olarak radyasyon riski taşımaz ve özellikle kadınlarda rahim ve idrar torbası sarkmaları da tespit
edilir. Ancak yatarak yapıldığı için dışkılamayı yeterince taklit edemez ve gereksiz ıkınmalara ihtiyaç gösterir.
Unutulmamalıdır ki Abdest tutma ve dışkılama işlevinde rol oynayan yapılar; "dişli çarklar" misali, birbirine bağlı birbirine bağlı çalışır.
Dolayısıyla, dişlilerden birinde oluşacak bir hasarın diğer dişlileri de etkilemesi kaçınılmazdır. O yüzden defekografiden sadece tek bir yapıyı veya anormalliği tanımlaması beklenmemelidir. Aksi takdirde eksik
teşhis = yetersiz tedavi olur.